Agile Manifesto Nedir?
- Melih Can Demirtel

- 29 May
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 8 Ağu
Son yıllarda çeviklik (agility), yazılım dünyasında en sık duyduğumuz kavramlardan biri haline geldi. Herkes “çevik çalıştığını” söylüyor ama gerçekten çevik olan kaç ekip ya da firma var? Kimisi çevikliği tamamen özümsüyor, kimisi ise sadece belirli bölümlerini uyguluyor. Bazıları ise sadece ismen çevik… Çünkü gerçekte, çevik çalışmak için yalnızca birkaç toplantı veya Jira kartı yetmez.
Dokümantasyonsuz test yapan ekipleri, zaman baskısından ötürü birim testlerini pas geçen geliştiricileri ya da müşteriye danışmadan ürünü revize eden takımları hâlâ görüyoruz. Oysa çeviklik, yalnızca hız değil; aynı zamanda değer üretmek, iş birliği içinde çalışmak ve değişime açık olmaktır. Hadi gelin, bu yaklaşımın temelini birlikte yeniden hatırlayalım.

Nereden Çıktı Bu Manifesto?
Hayır! Sezen Aksu tarafından yapılmadı. 2001 yılında, farklı disiplinlerden gelen 17 yazılım uzmanı, yazılım geliştirme süreçlerinin hantallığından ve son kullanıcıdan kopukluğundan rahatsızlık duyarak bir araya geldi. Yaptıkları toplantı, yazılım tarihine bir dönüm noktası olarak geçti ve “Çevik (Agile) Manifesto” doğdu. Bu manifesto, yazılım geliştirme süreçlerine daha insani, esnek ve etkili bir yaklaşım getirdi. Tabi bu durum doğru anlaşılıp, doğru özümsendiğinde gerçekten insani bir şekilde uygulanabilirdi.
Çevik Manifesto’nun Temel Değerleri
Manifesto, dört temel değere odaklanır:
Süreçler ve araçlardan ziyade bireyler ve etkileşim
Kapsamlı dokümantasyondan ziyade çalışan yazılım
Sözleşme pazarlıklarından ziyade müşteri ile iş birliği
Bir plana sıkı sıkıya bağlı kalmaktan ziyade değişime hızlı yanıt verme
Buradaki önemli nokta şudur: Sağdaki maddeler tamamen yok sayılmaz, ancak soldaki değerlere öncelik verilir. Yani dokümantasyon yapılır ama amaç olmaz. Plan yapılır ama değişimlere karşı körleşilmez.
1. Bireyler ve Etkileşim
Çevik metodolojilerin kalbinde insan vardır. En iyi araçlara sahip olabilirsiniz ama insanlar arasında yeterli iletişim yoksa, süreçler verimsizleşir. Takımlar, sık sık bir araya gelerek fikir alışverişinde bulunmalı, zorlukları birlikte çözmelidir.
Günümüzde remote çalışmanın yaygınlaştığı bu dönemde, ekip içi etkileşimi sağlamak için online stand-up toplantıları, iş birliği araçları (Slack, Miro, Notion) ve sanal whiteboard’lar yaygın kullanılıyor. Artık “aynı odada olmak” değil, “aynı sayfada olmak” önemli.
2. Çalışan Yazılım
Detaylı belgeler, teknik dokümanlar elbette gereklidir ama müşterinin en çok ilgilendiği şey, çalışan üründür. Çünkü çalışan yazılım, değer üretmeye başladığınız anlamına gelir. Test sonuçları, arka plan teknolojisi ya da kod mimarisi değil; uygulamanın somut çıktısı müşteriyi etkiler.
Modern zamanda yalnızca “çalışan” değil, aynı zamanda kullanıcı dostu ve sürdürülebilir yazılımlar hedefleniyor. DevOps, CI/CD gibi modern yaklaşımlar sayesinde sürekli teslimat ve geri bildirim artık daha hızlı sağlanabiliyor.
3. Müşteri ile İş Birliği
Eskiden müşteri ürünü ancak proje sonunda görürdü. Çevik yaklaşımla birlikte, artık müşteri geliştirme sürecine dâhil ediliyor. Düzenli demo’lar, feedback oturumları ve iş birliği araçları sayesinde, beklentiler daha doğru anlaşılıyor ve değişiklikler erkenden hayata geçiriliyor.
Unutmamalıyız ki “Biz ürünü geliştirdik, teslim ettik, kullanmadılar” dönemi sona erdi. Artık müşterinin sürece ortak olması, projenin başarısında kritik bir rol oynuyor.
4. Değişime Yanıt Verebilmek
Projenin başında belirlenen plan, kısa sürede geçerliliğini yitirebilir. Yeni yasa değişiklikleri, müşteri ihtiyaçlarındaki değişimler ya da rekabet koşulları... Tüm bunlara uyum sağlayabilen ekipler, pazarda fark yaratır.
Değişime direnmek, denizde sabit kalmaya çalışmak gibidir. Akıntıya göre yönünüzü değiştirebilmek ise çevikliğin özüdür.
Peki, Gerçekten Çevik miyiz?
Kendimize sormamız gereken bazı sorular var:
Herkesin fikri proje sürecine dahil ediliyor mu?
Müşteriyle haftalık ya da iki haftada bir düzenli temas kuruyor muyuz?
Takım içinde açık iletişim var mı, yoksa her ekip kendi köşesinde mi?
Planlar değiştiğinde esneklik gösterebiliyor muyuz?
Çevik yaklaşımı benimsemek, yalnızca Scrum toplantıları düzenlemekle olmaz. Bu bir zihniyet değişimidir. Çevremde sıkça gördüğüm şeylerden biri trend gibi günlük toplantılar ama her sabah söylenen aynı cümleler. Değişim bunun neresinde? Çeviklik ayrıca liderlik, iletişim, sorumluluk paylaşımı ve şeffaflık gibi değerlerin içselleştirilmesini gerektirir.
Ekipler Nasıl Olmalı?
Çapraz fonksiyonel: Geliştirici, testçi, analizci ve ürün sahibi aynı ekipte yer almalı.
Küçük ve odaklı: 3-9 kişilik takımlar, daha hızlı karar alabilir.
Aynı hedefe odaklı: Herkesin amacı “müşteriye değer üretmek” olmalı.
Yirmi kişilik tek scrum ekibi ile o iş yürümez. İki ekibe ayrılın Scrum'a ters gitmeyin.
Erken ve Sık Geri Bildirim
Çevik geliştirmenin en büyük avantajı, kısa döngülerle yazılımın test edilmesi ve geri bildirim alınmasıdır. Böylece olası hatalar çok daha erken tespit edilir ve zaman kaybı minimuma iner.
Yeni pratiklere baktığımızda günümüzde TDD (Test Driven Development), BDD (Behavior Driven Development) gibi yaklaşımlar, daha kaliteli yazılım geliştirmeyi destekliyor. Ayrıca kullanıcı testleri ve A/B testleri ile erken aşamada gerçek kullanıcı verisine ulaşmak mümkün.
Çeviklik Bir Araç Değil, Kültürdür
Çeviklik; süreçlerinizi hafifletmek, ekiplerinizi güçlendirmek ve müşteriye gerçekten değer sunmakla ilgilidir. Kimi zaman dokümantasyonu azaltarak, kimi zaman planları esneterek...
Ama her zaman birlikte öğrenerek ve gelişerek.
Testlerinizde başarılı sonuçlar almanız dileğiyle.


Yorumlar